2022 yılı güz dönemi Olasılık ve İstatistik dersinin yardımcılığını üstlendim. Görevim tıpkı diğer derslerde olduğu gibi ödevlerin değerlendirilmesi, sınav görevleri ve bazı derslerin son saatinde sınava yönelik uygulamalar yapmaktı. O dönem ilk kez asistanlık yapıyordum, haliyle uygulama derslerinde pek tecrübeli değildim. Dersi olabilecek en güzel şekilde anlatabilmek için ön hazırlığımı iyice yapıp işlenen konuyla alakalı soruları ve önemli detayları öğrenciye aktarmak gayretindeydim.
Bu derslerin birinde ders anlatım yöntemimi değiştirecek önemli bir şeyi tecrübe ettim. Hep yaptığım gibi bu derse de önceden hazırlanmış, çözeceğim soruları ve ve değineceğim konuları derleyip toparlamıştım. Anlatacaklarımı bütünüyle kağıttan bakıp tahtaya geçirmeyi pek tercih etmem. Bir soruyu tahtaya geçtikten sonra öğrenciyle beraber adım adım ilerlemeyi daha verimli bulurum. Bu hem dersin anlatımını çok daha etkili yapar, hem de karşımdaki insanların dikkatini talep etmemi haklı kılar. Öyle ya, öğrencinin zihninde bir süreliğine de olsa yer tutma imtiyazını elde etmenin sadece o sınıfa hasbelkader denk düşmüş olmaktan fazla bir gerekçesi olmalı.
Bu uygulama dersinde de aynısını yaptım, soruyu tahtaya yazdıktan sonra adım adım ilerleyerek sonuca kadar götürdüm. Ancak soruyu çözdükten sonra kağıdıma göz attığımda hoş olmayan bir sürprizle karşılaştım. Cevap yanlış! Sınıf önünde anlattığım ilk derslerden biri olduğundan bu durumu toparlamak pek rahat olmadı. Cevabın bir şekilde düzeltilmesi lazım, ama yanlış nerede? O an hissettiğim kaygı, birkaç öğrenciden gelen “şurası şöyle olmayacak mıydı?” tarzında yorumlarla birleşerek hatayı bulmamı zorlaştırıyordu. “Yok, öyle değil…”, “Burada şunu yanlış yapmışız”, “Bir saniye, şu işlemi teyit edelim” derken bir şekilde doğru çözümü yazdım. Zaten bir iki işlem hatasından daha ciddi bir sorun yoktu. Ancak acemilik, pek tabii, böyle basit sorunların ağırlığını artırır. Kalp atış hızımın eski haline dönmesi ve alnımdaki birkaç soğuk ter damlasının çok geçmeden kurumasıyla olağan akışında devam edip dersi tamamladım.
Dersi tamamladım tamamlamasına ama içim pek rahat değildi. Çünkü hatayı düzeltmiş olsam da izi kalmıştır onun. Bazı öğrencilerin kafası karışmıştır, birileri yanlış haliyle not almıştır… Veya zaman kaybettirdi hiç olmazsa. Bir dersin en mükemmel haliyle anlatılması gerektiği kanısının verdiği huzursuzluğa karşı, “Neyse biz de zamanla öğreneceğiz işte” gibi genel geçer ifadelerin tesellisi vardı bir tek aklımda.
Ancak ders sonrası yanıma gelen öğrencilerden biri ilginç bir şey dedi: “Hatayı beraber çözmeye çalışınca daha iyi oturdu konu aklımda”. Üstüne biraz düşününce ben de aynı kanaate vardım. Çünkü o zamana kadar ders, öğrencinin ısrarlı sükutuyla ilerlerken sıraya yatan başlar kalkmış, sessiz kalanlar da çözüm hakkında yorum yapar olmuştu, ki bu da zaten hep istediğimiz şey. Hem zaten asıl olan sorunun çözümü değil, çözümü üreten düşünme şeklinin aktarılmasıdır, değil mi? Bu derste ilk kez bu kadar somut bir şekilde bu olguyla karşılaştım. Sonraki derslerimde de benzer sorunlarla karşılaştım tabii. Hem daha rahat çözdüm bu sorunları hem de hatanın kendisini de konuyu daha iyi anlatacak şekilde derse dahil etmeye çalıştım.
Bu aslında çok önemli bir kazanım oldu benim için. Çünkü sadece daha iyi ders anlatabilmem için değil, ders anlatımının ne olduğuna dair de çok öğretici bir tecrübeydi. Ders anlatmanın kağıttakini tahtaya yazmak veya slaytlar perdeye yansırken farenin orta tuşunu döndürmek olmadığı açık. Ancak meselenin basitçe hazır bilgiyi birilerine aktarmaktan ibaret olmadığını da gösteriyor bu.
Ders anlatmak, ve pek tabii bir şeyler öğretmek, bir muhakemeyi bir başka zihinde yeniden kurmaktır. Bir kurgu, bir tasarım, bir inşa… Muhakemeyi inşa etmek için de sadece bilgi vermek yetmez, hatta çoğu zaman ikincil bir şeydir bu. Bunun yerine ders anlatımının öncelikli amacı olgular arasındaki bağı nasıl kuracağını göstermek, eldeki veriyi çeşitli şartlarda yeniden bilgiye dönüştürecek süreci öğretmek olmalıdır. Bu da doğrularla beraber yanlışların da ders anlatımına dahil edilmesini gerekli kılar. Çünkü bir konuya dair hatalı akıl yürütme, veya basit de olsa yapılan yanlışlar anlatılacak konuya farklı bir yönden yaklaşmak demektir. Bu da hem zihni hatalara karşı daha çevik yapar, hem de hatası gösterilen doğrunun daha iyi öğrenilmesini sağlar. Hatta bazen hatalar yeni doğruları gösterir, bazen de doğruyu farklı bir açıdan aydınlatır.
No responses yet